dediklerine katılıyor, endişeni/acılarını anlıyorum, cidden.
aslında gerçekleri bu kadar net gördüğüne göre umut etmenin sadece narkoz gibi yatıştıran bir şey olduğunu, hala kötü olan bu çevreyi, insanları değiştirmediğini görmen lazım. "umudumu koruyorum", "kısmet ya", "neyse", "hayırlısı böyleymiş" gibi ifadeler çaresizliğin adının değiştirilmiş hali sadece. hayat böyle maalesef ve hiçbir zaman değişmeyecek. aksini söylemek ütopik olur zannedersem.
bunu misal dostoyevski'nin ve dönemindeki diğer yazarların yazdığı diğer kitaplardan da anlayabilirsin (kitaplarla içli dışlı olduğunu farz ediyorum). insan ve gidişatı hep eleştirilmiştir. zira hiçbir zaman salt ahlaklı varlık olamadık.
bu arada, seni niye anladığımı söyledim biliyor musun? "yeraltından notlar"ı okuduğumda aynı hisleri daha çok yaşadım. insanların (ben de dahil tabii) ikiyüzlülüğünü, karaktersizliğini, her daim kendisini kusursuz sanarak ortalarda dolanmasını, çaresizliğini ve çelişkilerini daha çok görmeye başladım. şu an tahammülsüzlüğüm çok daha fazla mesela. çünkü aptal insanoğlunun düşüncesizliği yüzünden zor olan hayatı daha çok zorlaştırmasına dayanamıyorum.
bu, kendini övmek gibi olmasın ama ilgili kitapta denildiği gibi ("yemin ederim size baylar fazla bilinçli olmak bir hastalıktır."), bu acıyı bu yüzden çekiyoruz. azınlıktayız ve diğerleri(çoğunluk) tarafından eziliyoruz çünkü.
neyse, işte durum böyleyken "aman her şey şahane olacak :) yeter ki sen iste :) bak, dünyan ne de güzel olacak :)" sözleri tamamen safsatadır bir bakıma.
yeraltından notlar bu yüzden bilinç açan bir kitap ve keşke herkes okusa.